BAŞLARKEN…
Başlangıçlar, her zaman insanlarda birbirinden farklı duyguları aynı anda harekete geçirir. Daha önce okul deneyiminiz olsa bile, yeni bir ortam, yeni arkadaşlar, etrafındaki yeni uyarıcılar da çocuğunuzu ve sizi aynı anda hem heyecanlandırabilir hem de kaygılandırabilir. Bu nedenle çocuğunuzun tedirgin ve huzursuz olması doğaldır. Sizden ayrılmak istemeyebilir, ağlayabilir, protesto edebilir. Daha önce bu tür bir tepkiyle karşılaşmamış da olsanız, çeşitli sebeplerden dolayı (okul ortamına ara verilmiş olması, ailedeki herhangi bir değişiklik, vb.) bu kez zorluk yaşayabilirsiniz. Bu durumda, çocuğunuzun okulda kalması durumunda kararlı davranmanız, onun alışma devresini daha kolay ve sancısız bir biçimde geçirmesi açısından çok önemlidir.
OKULDA İLK GÜNLER
- Her çocuk biriciktir, her çocuk eşsizdir bu nedenle öncelikle her şeyleriyle kendilerine özgü oldukları unutulmamalıdır. Bu anlamda çocuklarla ilgili aile ve okul paylaşımları oldukça önemlidir.
- Çocuklar arasında asla okula adaptasyonla ilgili bir kıyaslama yapılmamalıdır. Kimi çocuk iki kimi çocuk bu süreci yirmi günde tamamlamaktadır.
- Bu ilk zamanlar bir hazırlık aşaması olarak görülmelidir.
- Ebeveynlerin sakin olması çok önemlidir. Çünkü aksini hissederlerse çocuklar korkularında haklı olduklarını düşünüp uyumda zorluk yaşamaktadırlar.
- Vedalaşma süreleri çok uzun olmamalıdır.
- Okul çıkışlarında tam vaktinde çocuklar alınmalıdır.
- Uyumda zorluk yaşayan çocuklarla okul ve aile işbirliği içinde yetişkinlerin yavaş yavaş uzaklaşması önerilmektedir.
- Ebeveynlerin çocuğun okulda kalması konusunda kararlı davranmaları, görülen büyük bir problem yoksa çocukların gözyaşlarına teslim olmamaları gerekmektedir. Çünkü her çocuk kimi zaman size küçük tuzaklar kurabilir.
- Çocuğu okula getiren kişi onun kaygılı hissedip hissetmemesinde etkilidir.
- Korkutmak gibi yaklaşımlara asla yer verilmemesi gerekmektedir. “Anaokuluna gittiğinde, öğretmenin bunlara izin vermeyecek” gibi ifadeler, dehşet ve korku gibi duygular yaratmaktadır.
ANNE-BABALARA ÖNERİLER
- Çocukların eğitimini gerçekleştiren okul öncesi eğitim kurumu annenin yokluğunu giderecek bir yer olarak değil de, ailenin verdiği eğitime katkıda bulunan bir kurum olarak değerlendirilmelidir.
- Çocuğun yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı öğrenir.
- Çocukta olabilecek kronik veya fiziksel bir hastalık ya da ciddi duygusal, davranışsal problemler okula bildirilmelidir.
- Anaokuluna başlamak kaygı verici olmakla birlikte bunun sonucu olarak bazı davranış bozuklukları gözlenmektedir.
- Çocuğun gelişim dönemi göz önüne alınmalıdır.
- Okula senenin başında başlatmaya çocuğun uyumu için dikkat edilmelidir.
- Aile ve okulun işbirliği içinde olması alışma dönemini kısaltmaktadır.
- Evde bakıcı ile kalmış veya anneden hiç ayrılmamış çocukların daha çok cesaretlendirilmeye ihtiyaçları olduğunu unutmayın.
- Ailelerin, çocuklarına her sabah anaokuluna gitmeden önce, okulda neler yapacaklarını anlatmalarını korkuyu ve belirsizliği azaltacaktır. “Oyun oynayacaksın, şarkı söyleyeceksin, dışarı çıkacaksın ve yemek yiyip uyuduktan sonra, biz gelip seni alacağız.”
- Güven duyulan çocuklar, kendine güven duyar.
- Anne-babalık sadece “korumak” değildir. Gerçek ebeveynlik, çocuğun sağlıklı gelişmesine yardımcı olmak, onu yaşama hazırlamak ve güçlendirmektir.